Ahh Algos! Ülkemin sürgün zemherisinde Ay anadan üryan geceye soyunurken yalnızlığımın geceyi yırttığı kartalların bulutların üzerine tünediği bir Haziran bozumunda gün ile geceyi eşitlemeye çalışırken kan ve şarap; Şeytan’ın el ayak çekip seviştiği saatlerde geldin Sevgili-m.
Göğün kapıları kapanırken usulca gece ceplerinde dünden kalan fısıltılarını döküyor ve ben ölü yıldızları gözyaşlarımla parlatıp gelişini kutluyorum. Saçlarımı kutsamayacak mısın Sevgili-m?
Evvelden verilen hükmüne sualsizce riayet ederken ruhum, bedenim ram oluyor bedenine ruhunun sırlarına meylediyorum gözlerinin labirentinde kaybolurken kokuna yumuyorum gözlerimi saklambaçta kaybolan çocuğun heyecanı gibi neşeleniyor gönlüm de…
Gecenin kemikleri batmaya başlıyor ve biz siyah beyaz bir filmi renklendirmeye çalışıyoruz Sevgili-m Olympos’ta ki beyaz kum tanelerinin arasında maviyi arar gibi. Hayır hayır, bütün dilleri bilmiyorum sadece derdimi anlatacak kadar sevmeyi ve öpmeyi biliyorum Algos. Rahlede ki ayetler gibi okurken dudakların benliğimi her birinde “amin” diye arşa uzandıkça ellerim, ruhlarımız ve bedenlerimiz birbirlerinin üzerinden nasılda akıp gidiyorlar değil mi?
Son kullanma tarihi geçmiş geçmişinin peşinden sürükleniyorum, lodosta kıyıyı döven dalgalar misali peydahlanıyor tüm duygularım ve arka fonda ki kalp atışlarının ritminde dans ederken kaburgalarımın arasından yavaşça kayan elini farkedemiyorum. Oraya o kurşunu sen soktun, sen mi çıkaracaksın yoksa Sevgili-m?
Gün doğumundan kaçan kargalar bağırışıyorlar yaktığımız ateşin üzerinde ayaklarında yılların sızısı gagaları gümüşten, çığlıkları yorgun, kelimeleri pejmürde ve biz birbirimizi duyamıyoruz Sevgili-m duyamadıkça daha çok bağrıyoruz. Kuyunun dibindeki kör karanlığa bağırdıkça sesimizin gölgeleri başka ayaklara takılıyor. Algos! Gecenin kemikleri batmaya başlıyor ve biz siyah beyaz bir filmi renklendirmeye çalışıyoruz Sevgili-m…
Ahh Algos! Ruhumu yırtan düşlerim gerçeğin girdabında savrulup, derin kayalara çarptığında tuzla buz olurken, akşamdan sabaha gecenin renginde doğurduğum sırlarım için mezar kazıyorum. Bir bıçağın günahkar oluşu kadar aşikardı dilinin keskinliği oysa. Sahi, cennetle cehennem arasındaki mesafe ne kadardı Sevgili-m?
Şafak kızılını giydirirken geceye ağlamaklı bir arzuyla kokunu iyice içime çekip boğazıma doldurarak genzimin kapağını kapatıyorum sessizce ve sensizliğe doğru çeviriyorum kilidini. Kırgın bir dal gibi usul usul koparıyorum kendimi gövdenden, felç ettiğin duygularım ötenazi istiyor ve ben kendi kanımı enjekte edip arındırabilir miyim tüm damarlarımı? Öldürebilir miyim kendimde ki seni?
Ahh Algos! Ruhum ait olmadığı bedenlerle sevişemiyor Sevgili-m… ve gözlerimi açarken ellerinde ana rahmini yırtarken ki hissettiğim acıyı anımsıyorum şimdi…
Aylin Tamakan

Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili
Aylin Tamakan Nergiz tarafından yayımlandı
Bir tutam huzur, bir tutam Mutlu'luk...
Tüm gönderileri Aylin Tamakan Nergiz ile görüntüle
Vavv süper 🙂 gönülden selam olsun ❤
BeğenBeğen
Çokkkkk teşekkür ederim😊 Kucak dolusu sevgiler benden de🖤❤️Huzurlu geceler…
BeğenBeğen
Wow!
BeğenBeğen
Bu yazı uçmuştur,biz onu sadece konarken gördük : ) Müthiş olmuş gerçekten.
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim. Ne mutlu bana beğendiyseniz 🙂
BeğenBeğen
Herkes gibi bende uçarcasına okudum. Bu nasıl güzel yazıdır 👏👏👏💙❤️💙
BeğenBeğen
Çookk teşekkür ederim😊 Okuyan yüreğin var olsun💖💖💖
BeğenBeğen
Yazan ellerine yüreğine sağlık🥰
BeğenBeğen
😘
BeğenBeğen
Paul celan der şiir arasında; ışınlar. Kümeleştirir bizi. Taşırız ışığı. Acıyı ve adı.
BeğenBeğen