Sabah güneşin ilk ışıkları ile birlikte pencereyi çatlatırcasına içeri sızıyor kuş sesleri, aynı zihnimi delip geçen ve içeride kurulup kalan kara kanatlı meleklerin sesleri gibi.
Bu sabah olduğu gibi, sesler bazen öyle derinden ama öyle baskın geliyor ki o sıcacık yataktan, altına saklanıp kaldığı kuş tüyü yorganın altından çıkmak istemiyor insan. Yorgan yumuşak olmasına yumuşacıkta yine de bir ağırlık insanın üzerinde, güneş ışıklarını hissetmek istiyor beden de. Ama yine de uzunca bir süre bu şekilde yatağımda kalıp miskinlik yapabilirim bugün de. Ne de olsa güneşin o sıcak ışıklarını yüzümde hissediyorum.
Cam bir fanusun içinde yüzer gibi bedenim sıcacık yatağımın içinde; her bir köşesi minik mozaik taşlarla bezenmiş, biraz ağır çokça renkli ama yüzüm sıcacık, gülümsüyor. Böyle de yüzebiliyorum nasılsa, kara kanatlı meleklerim besliyorlar, koruyup kolluyorlar ağırlaşmış bedenimi.
Aslında kuş tüyü yorganları hiç sevmiyorum. Milyonlarca kuş gibi, birilerinin düşüncelerini ısıtmak değil de özgürce süzülerek uçmak isterdim gökyüzünde.
Güneş, kuş seslerinin üzerinde dalgalandıkça üzerimde ki yorgan daha da ağırlaşıyor. Pencereden gelen sesler iyice parlıyor ve kulaklarımın içinde bölünerek çoğalmaya başlıyor. Git gide daha da küçük parçalara bölünüyor, ağırlaşmış bedenime ve oradanda zihninimin çatlaklarından içeri doğru ağdalaşarak sızmaya başlıyor. Sesler ağırlaştıkça düşüncelerimin aklımı kemirişini dinleyerek beynimin labirentlerinde kayboluyorum.
Pusulasını kaybetmiş bir denizci gibi ateş dolu bir ırmağın içinde buluyorum kendimi. Bir ölünün son nefesinde ki iç çekişi gibi çırpınıyor kan revan içinde kalmış sessiz iç çekişlerim.
Dikenli tellerle çevrilmiş, köpüre köpüre ateş kusan bu ırmağın fısıltılarında boğuluyorum. Ayak bileklerimden onlarca hatta yüzlerce el yapışmış daha da dibe doğru çektikçe yüzlerce elalem dökülüyor üzerimden daha da dibe batıyorum. Nefes alamıyorum ve nefesimi tuttukça içimde ki sessiz çığlıklar midemi bulandırıyor. Dayanamıyorum.
Avazım çıktığı kadar kusuyorum, kustukça kulaklarımda ki basınç göğüs kafesimi parçalıyor.
Küçük küçük kıvılcımlar halinde onlarca yıl aklıma çalınan, büyük bir intizamla içime doldurulup ruhuma işlenen “elalem ne der” in milyonlarca versiyonu ile beynimi, kalbimi ve ruhumu sarmış katran karası irini kusuyorum. Göğüs kafesim bir parçalanıyor bir toplanıyor, bir genişliyor bir daralıyor.
Avazım çıktığı kadar kusuyorum, kustukça içimde ki kürtaj edilmiş çocuğun kalan parçaları dökülüyor. Sıkı sıkı bastırıyorum elimi karnıma, kustukça kusuyorum. Gözlerimden dökülen damlalarla temizliyorum ilk göz ağrımı. Üzerimdeki renkli minik mozaik taşlar dökülüyor birden. Yorgun, bitkin ve de çırılçıplak kalmış hissediyorum.
Can havliyle kaldırıyorum üzerimde ki yorganı. Üzerime siyah elbisemi, ayaklarıma gökkuşağı renkli sandaletlerimi giyip dışarı çıkıyorum. Bisikletime biniyor ve Rruga Exposita üzerinden sol tarafımda Lana nehri, karşımda bana seslenen dağlara doğru pedalı çeviriyorum. Güneş saçlarımı, rüzgar elbisemi uçuştururken sabah kuşları gibi süzülüyorum dağların yamaçlarına doğru. Güneş tam tepemde gülümserken “biliyorum” diyorum. Bulutlar beliriyor bir bir, güneş dağların ardına saklanırken, avazım çıktığı kadar içimde kuytu köşelere gizlenmeye çalışan “kendi elalemimi”* de kusuyorum. Aklımın tersiyle siliyor, ruhumun sesiyle üflüyorum üzerime yapışıp kalan parçalara.
Uzunca bir süre öylece kalıp gökyüzünün sesini dinlemeye devam ediyorum. Kendi kendimi doğuruyorum yeniden bir ağacın gölgesinde. Kucağımda ben’li ninniler söylüyorum kısık sesle, biraz buruk ama huzurlu bir gülümsemeyle.
A.Tamakan
* Sanırım en tehlikeli olan kendi içimizde ki elalem. Etrafımızdan gelenleri susturabiliyoruz da ama zaman zaman o kuytu köşelerde gizlenip,arada bir kendini gösteren elalemi susturamıyoruz ve kendi ışığımıza kendimiz gölge ediyoruz.
İlgiyle okudum, gönlünüze sağlık 😊🙏
BeğenBeğen
Teşekkür ederim, gönül seslerimiz hiç susmasın dileklerimle😊♥️
BeğenBeğen
“içimizdeki elalem” çok hoş 🙂
BeğenBeğen
Evet çok minnoş o içimizdeki elalem 🙂Sevgiler
BeğenBeğen
Içimizdeki elalem…
BeğenBeğen
Sustursak onları artık dimi🙂 Hepimiz ölüp gideceğiz elalemin sesleriyle zaten.
BeğenBeğen