Gecenin el değmemiş
bakire saatlerinde,
mahremiyetin sere serpe uzandığı
pencereleri kararmış bir şehrin
kuytusunda,
fırtına öncesi
kan ter içinde kalmış bir sessizlik…
Yağmur damlaları
kurşun gibi vuruyor cam’a
gökkubbe kahkaha attıkça,
yaklaşıyor bulutlar…
Ay belli belirsiz düşmüş tenine
yıldızlar saçlarına saklanmış,
dudağında düş’lerden kalma izler,
gülümsüyorlar yastık altından…
Cam’a vurdukça damlalar
çarpışıyor kemikler,
çarpıştıkça açılıyor karası
denizin mavisine çalıyor iliklerin rengi.
Et’in kemiğe tutunup kalması gibi
tutuşup kalıyor bedenler.
Ter’in dağılıyor vücuduma,
parmaklarımdan süzülüyor,
çölün ilk yağmurlara kavuşması
bir kuşun ilk kanat çırpışları gibi
şahlanıyor yüreğim bedenimle yarışır gibi
toprağın derinliklerinde filizlenmeyi bekleyen
tohumlara değin dağılıyor,
süzülüyor…
Yağmur damlaları
kurşun gibi vuruyor cam’a
gökkubbe kahkaha attıkça,
yaklaşıyor bulutlar…
Gülüşlerini topluyorum
yastık aralarından,
siyahi bir yalnızlık süzülüyor
düşlerin sarhoş kadehlerinde,
genzi yakan acı bir boşlukta,
kat kat örtüyorum geceyi üzerime,
gün yüzü görmemiş düş’ler peydahlıyorum
yaprağın üzerinde ki bir çiy tanesinde.
İçerde sıkışıp kalmış bir irin gibi
acıtıyor, zonklatıyor dilimin ucunda
sıkışıp kalan düşlerim…
Tan ağarmak üzere,
akşamla sabah arası
kan ter içinde kalmış tuhaf bir gece…
A.Tamakan
Çok güzel betimlemeler var, çok beğendim, kaleminize sağlık.
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim🙂Beğendiğinize sevindim🙏🏻
BeğenBeğen