İtalya’nın ve Avrupa’nın en gelişmiş ve en zengin şehirlerinden biri olan, eğitim, moda ve sanat sektörünün başkenti Milano…
İtalya’da tüm o otantik ve masalsı şehirleri gördükten sonra, Milano’da bir durup ne oluyor dedim. Bütün insanların sokaklarda şık gezdiği, turistlerin daha azınlıkta olduğu modern şehir Milano.
Şehrin merkezinde dünyanın en büyük Gotik tarzdaki katedrali olan Duomo di Milano, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele ve dünyanın en büyük tiyatro binası La Scala bulunuyor.
Milano, İtalya’ da gördüğüm en heybetli ve muhteşem Duomo’ya sahip tek şehir. İnanılmaz güzel, oya gibi ince ince işlenmiş, alabildiğine büyük ve göz kamaştırıcı muhteşem bir yapı.
1386 yılında yapımına başlanmış ve beş yüz yıl süren katedral, Avrupa’nın en büyük dördüncü katedrali kabul edilmiş.
1762 yılında katedralin en tepesine yapılmış olan Madonnina heykeli en dikkat çekici kısmı olmakla birlikte, hiç bir binanın bu yüksekliği geçecek şekilde yapılmasına da izin verilmiyormuş.
Şansımıza da biz gittiğimizde klasik müzik konseri vardı. Zamandan yana sıkıntımız olmadıpı için, oğlumun ısrarla “konsere gidelim, lütfeen gidelim” ısrarlarına dayanamayıp konsere de hemen iki bilet alıp girdik. İyi ki de girmişiz çok güzel bir opera dinledik.
Duomo Meydanı’nda, katedralin hemen yanında bulunan camdan dev kubbeli ve dört kollu bu aydınlık ve devasa pasaj Galleria Vittorio Emanuele’ye girdiğinizde, Duomo’dan sonra Milano’nun görkemi ve ihtişamını bir kez daha hissediyorsunuz. Bu kubbenin hemen altımda İtalya’nın üç başkentinin mermerden armaları bulunuyor. Torino’nun armasındaki boğanın cinsel organına tek ayağın topuğuyla basıp çevresinde üç defa döndüğünzde o kişiye şans getireceğine inanılıyor. Ve sizlerin de tahmin ettiği üzere boğanın önü her daim kalabalık oluyor. Bir Roma da ki Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi) ve bir de burası gerçek anlamdaki kalabalığın adresi olmuş diyebilirim.
Galleria Vittorio Emanuele alışveriş merkezinden diğer tarafa geçtiğiniz Leonardo da Vinci Meydanı ve La Scala Tiyatrosu’nun olduğu yere çıkıyorsunuz. Meydanın tam ortasındaki Leonardo da Vinci heykeli de tüm ihtişamı ile sizi karşılıyor. Meydanın karşısındaki La Scala tiyatrosu da içerisinin muazzam güzelliği ve sahnelenen operaların ünü ile Avrupa’nın en ünlü opera binalarından birisi.
Santa Maria Della Grazie Kilisesi de diğer yapılar gibi muhteşem güzelliği ile kendini belli ediyor tabii ancak Leonardo da Vinci gibi dünyaca ünlü ustanın kendisinden sonra bıraktığı en büyük eseri de burayı görmek için ayrı bir merak ve heyecan yaratıyor.
Milano’nun semboli sayılan bu şahaser sanat eseri “Son Akşam Yemeği” isimli devasa freskini hayranlıkla inceledim.
Aslında kullandığı teknik fresk tekniğinin yanı sıra kendisinin ilk defa uyguladığı farklı ve kendisne özgün bir teknik olması. Fresk tekniğinin yeterince kalıcı olmayacağını düşünerek, daha kalıcı olacağına inandığı bu tekniği kullanmış ve haklımoldupu da açıkça görülüyor. Hristiyanlık inancına ve artık günümüzde bir çoğumuzun bildiği üzere bu fresk, İsa’nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisi ile yediği son akşam yemeğini tasvir ediyor.
Milano’nun en modern binaları Piazza Cavour, Via Turati, 30’dan fazla katı bulunan Piazza della Repubblica ve çevresinde yeni iş merkezleri kurulmakta olan 36 katlı Pirelli Gökdeleni’nin bulunduğu Piazza Duca d’Aosta’ da görebilirsiniz. Ayrıca tren istasyonunun yakını da ki Isola ve Garibaldi sokaklarımda ise birbirinden güzel graffitilerle karşılaşıyorsunuz.
Elbette ki dünyaca ünlü Inter Milan evi olan Giuseppe Meazza Stadyumu’ da şehirin biraz dışında kalıyor olsa da mutlaka gelmişken görülmesi gereken yerlerden biri. Hele ki bir se maç zamanına denk geldiyseniz ve zamandan sıkıntınız yoksa maç keyfini yerinde izlemekde başka bir heyecan.
Eğer ki zamandan yana sıkıntınız yok ise Milano’ya gelmişken bir buçuk saat uzaklıkta ki Como Gölü ve Lugano Gölü’ nü de görmenizi tavsiye ederim. Tek kelime ile huzurun adresi ve muhteşem… Como’nun en bilinen kasabalarından Varenna, Bellaggio ve Menagio’yu da gezerek keyfinize keyif katın.
Milano için anlatılacak o kadar çok şey var ki aslında ama bu yazı sonra uzadıkça uzar ki yeterince uzun oldu sanırım.
Kendinize yakıştırdığınız modanız, yüreğinize yakıştırdığınız sevgi Duomo’nun ihtişamı gibi olsun…
A.Tamakan