Aylardan Kasım, havalar iyice soğumuş. Bir pazar günü… Günlerdir yağan yağmurun ardından pırıl pırıl parlayan güneş ile uyanıyorum. Mis gibi toprak ve güneş kokuyor hava. Toprak suya doymuş, güneş toprağa misafir olmuş bugün. Ben eksik kalır mıyım? Hayır. Hemen montumu giyip, botları çekip hızlıca çıkıyorum güneşi selamlamaya…
Yine aklımda binbir düşünceyle yürüyorum Tiran sokaklarında. Bir yandan güneş ısıtırken içimi, bir yandan hafif hafif esen rüzgar üşütüyor ellerimi. Parkın girişinde patlamış mısır satılıyor. İyi fikir parkın girişine koymak. Park büyük. Şimdi alsan çıkana kadar ancak bitirirsin.
Yaklaşıyorum ve ” bir fotoğrafını çekebilir miyim” diyorum. Utangaç bir gülümsemeyle kabul ediyor. Fotoğrafı çekiyor, teşekkür ediyor ve aslında daha da utandırmak istemiyor ancak dayanamayıp söylüyorum; ” Ne kadar güzel gülüyorsun”.
Tekrar gülümseyerek ” Hava soğuk, on gündür yağmur var, iş yok. Güneş gülümsemiş bize bugün, biz nasıl gülümsemeyelim” diyor.
Ve… O an bir daha anlıyorum ki, gülümsemek gerek… Güneşe, güne, geceye, herşeye, herkese,
Hayatın tüm hırçınlığına ve şımarıklığına rağmen, gülümsemek…
Ve… çokça da şükretmek gerek…
A.Tamakan
Kasım 2015
bu yazıyı ayrı bir sevdim 🙂
BeğenBeğen
Ne güzel:) Neden peki?
BeğenBeğen
enerji var, umut var, kasvetsiz!
sana benziyor 🙂
BeğenBeğen
Teşekkür ederim yorumun ve bu nazik benzetmen için 🙂
BeğenBeğen