Anlat anlat bitmez ki Roma 🙂
Burada Hizmet sektörü çok kötü. Şöyle örnek vereyim; buraya geldikten bir ay sonra eve internet bağlatmak için başvurduk. Bizde olsa büyük ihtimalle aynı gün (iyi kötü:)) ya da bir kaç gün içerisinde bağlarlar değil mi, burada bu iş üç ayı geçti ses yok, sorduğumuzda şu anda böyle bir başvuru görünmüyor sanırız sistemden düşmüş diyebiliyorlar. Ama elimde belge var, olmaz diyorsunuz ve çok rahat bir şekilde “silimişiz talebi, tekrar başvurun” diyebiliyorlar. Sonuç mu.?Altı ay sonra bağlandı. Öyle çamaşır makinem, bulaşık makinem bozuldu tamirci bir baksın yok…! Atıyorsun yenisini alıyorsun, çünkü tamir ücreti yenisinden pahalı. Servis geliş ücreti için bile 150 eur alıyorlar. Tabii bilgi bazen tecrübeyle doğru orantılıdır. Bulaşık makinemiz bozuldu ve zar zor tamirci bulduk getirdik. Tamirci diye adlandırdığımız tamirci bey geldi, şöyle bir baktı, uzatma kablosu istedi, o kabloyla bulaşık makinesinin fişini farklı bir prize taktı ve ” bozulmuş” dedi. Yaklaşık 4 dakika süren bu işlem sonunda 150 eur aldı ve gitti… Pazarlık şansı mı? Yok..!
Kısmet bu ya…Altı ay sonra çamaşır makinemiz bozuldu. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş misali, alırsın çamaşır makinesini önce alt haznesini açarsın kurcalarsın olmaz, çalışmaz. Sonra evde ki mevcut tamir setini alırsın, arka kapağını açarsın, şöyleee bir bakarsın, biraz mantık, biraz hissiyat ile ya Allah ya Bismillah der kurcalarsın ve tekrar vidalarını monte edip yerine yerleştirirsin. Sonuç mu.? Elbette çalıştı:)) Evet evet ben tamir ettim.
Bakmayın öyle çıtı pıtı, tırnaklarım ojeli gezdiğime gelir elimden böyle işler. Vakti zamanında tamirciye gitmiş gelmiş tekrar bozulmuş radyo tamir etmişliğim vardır:) Yine uzattım da uzattım…. Her neyse… Burada hiç bir alanda hizmet sektörü diye bir şey yok.
Bir de diyelim ki alışverişe veya yürüyüşe çıktınız, aniden bir yağmur başlar ki -Roma’nın yağmurları da meşhurdur- ve yürüdüğünüz yol boyunca hiç görmediğiniz o seyyar satıcılar bir anda önünüzde bitiverir. ‘Cinque Eur’…Nereden, nasıl çıkar hiç anlayamazsınız ama bir anda şemsiye satan Bangladeş’li satıcılar sarar etrafınızı. Benimde yağmura yakalanıp üç şemsiye almışlığım vardır.
Sokak satıcılarından bahsetmişken, bu şehri keşfetmenin en güzel yollarından biri de şehirde kurulan sokak pazarlarını gezmek. Roma’da gezip eğlenebileceğiniz bir çok ünlü sebze & meyve ve ikinci el eşya pazarları bulunuyor. Dilerseniz Roma’daki sokak pazarlarını gezerek gündelik yaşamı gözlemleyebilir ve Roma’daki boğucu turist yoğunluğundan bir nebze olsun kurtulabilirsini
Burada en çok görmeyi sevdiğim şeylerden bir de bisiklet kullananlardır. Yediden yetmişe bisiklet kullananları, bisiklet kullanırken sigara içen, telefonla konuşan, pizza yiyen ve abartmıyorum çocuğuna süt içirenleri bile görmek mümkündür.
Roma’nın parkları….. Burada huzur bulduğum en güzel yerler. İnanılmaz büyüklükte ki, içerisinde yapay gölleri olan, her daim temiz, her daim yemyeşil olan ve tabiat anayla kucaklaştığımız, anne&oğul bol bol keyif yaptığımız yerler…. Bahsettiğim gibi burada herkesin çalışması ve bizim de gündüz bir şeyler yapabileceğimiz arkadaşlarımızın olmamasından dolayı oğlumla yapabildiğimiz en büyük keyif bu parklar… Villa Borghese, Villa Ada ve Villa Glori favorilerimizden. Bunların içerisinde Villa Ada muhteşemdir benim için. Park ta her çeşit insan görebilirsiniz. Kitap okuyanlar, futbol oynayanlar, ağ gerip voleybol oynayanlar, frizbi oynayanlar, bikinisini giyip güneşlenenler, oje süren teyzeler, bale yapanlar, ders yapan öğrenciler, çalışan iş adamları, piknik yapanlar, gitar çalanlar, köpekleriyle dolaşanlar, uyuyanlar, oynayanlar, genç yaşlı, çoluk çocuk herkes aynı alan içerisinde, ayrı ayrı bir bütünlük içerisindedir. Kimse kimseyi, rahatsız etmez, kimse kimseden rahatsız olmaz…Sınıf ayrımı yapılmaz, kimseye tu-kaka diye bakılmaz, herkes özgürdür, herkes bu devasa ve yeşillikler içinde ki parkın tadını doyasıya çıkarır. İçinde ki devasa göllerinde, balıklar, kaplumbağalar, kazlar, ördekler de aynı bütünlük içinde güzelliğine güzellik, huzura huzur katar… Bu nedenle de Villa Ada cennet gibi bir yerdir benim için Roma da…
Roma’nın geceleri…. Oğlumuzun küçük olması ve benim bir türlü bakıcı tutma olayına yanaşmamamdan ve kuzumuzu bırakabilecek yakın bir tanıdığımızın olmamasından dolayı iki sene içerisinde bir kere bile bir gece bara gidemedik tabii:)) Roma’da olup ta gece bara gidememek kayıp gibi görünse de benim için gerçekten değil. Aa olsa istemezmiydim isterdim ama kısmet…. Roma’yı anlatacağım biliyorum biliyorum:))) Özellikle hafta sonları da pek hareketlidir. Tüm barlar ve cafeler doludur. Ellerinde içkileri durmaksızın konuşup dans edebilirler. Gitmedin de nereden biliyorsun diyorsanız, gece elbette ki oğlumuzla birlikte çıktık, yürüyüşler yaptık, şöyleee bir barlara kafamızı uzatıp baktık tabii…Eğlenceyi ve hayatın tadını çıkarmayı bilirler. Yani her zaman söyledikleri gibi gerçekten” Dolce Vita” tadında hayatı yaşamayı bilirler.
Kısacası tarihi evleri, buram buram tarih kokan ve yüzyıllardır bozulmamış tarihi binaları, çeşmeleri, parkları, ağaçları, bitmek bilmeyen yağmurları, sokakları, insanları, pizzaları, şarapları, barları ile bambaşka bir şehirdir Roma…
A.Tamakan
Sevgili Aylin Roma ile ilgili yazılarını hem ilgi ve merak, biraz da heyecanla okuyorum. Ama bazen keşke burada bir iki görsel kullansaydı dediğim de oluyor. Bence arada bir fotoğraflar metni güçlendirecek ve daha çekici kılacaktır. Tasvirlerini, anlatımını başarılı buluyor ve oldukça beğeniyorum. Başarılar dileğiyle…
BeğenBeğen
Merhaba,
Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Evet haklısınnız, bende tüm yazılarıma fotograf ekliyorum. Ancak fotoğraflarımda bir problem olduğu için ekleyemedim. En kısa zamanda fotoğrafları ekleyeceğim. Teşekkürler…
BeğenLiked by 1 kişi